Her sabah gözümüzü açtığımızda aynı döngünün içinde buluyoruz kendimizi: işe git, çalış, eve dön, dinlenemeden yeni bir günün telaşına hazırlan. Gençlik yılları sanki bir maraton gibi, hızla gereken bir yarış gibi geçiyor. Ancak, bu yarışın sonunda umduğumuz huzura ulaşmak, emeklilik tamamlanması yaşına – yani 65’e – erteleniyor.
Yıllarca süren bu koşuşturmanın ardından ‘Artık dinleneceğim’ dediğimizde, yaşımız ilerlemiş, sağlık sorunları başlamış oluyor. Ömrün son çeyreğinde hastaneler, doktor randevuları ve ilaçlar hayatımıza girdiğinde, huzur arayışımız bile zorlaşıyor. Günler birbirini kovalarken, hayatımız sanki çarkların arasında sıkışıp kalıyor.
Peki, bu düzen içinde kendimize nasıl daha fazla yer açabiliriz? Küçük değişikliklerle hayata daha çok dokunmak mümkün aslında.
Gün içinde bir an durup çevremize bakmak bile bizi daha bilinçli bir farkındalığa taşıyabilir. Sabah kahvemizi içerken telefonumuza bakmak yerine yalnızca o anın tadını çıkarmak gibi küçük ama anlamlı anlar yaratmak önemlidir. İş ve sorumluluklar arasında kendimize vakit ayırmak zor görünebilir, ancak mümkündür. Her hafta belirli bir günü veya birkaç saati yalnızca kendi ilgi alanlarımıza ayırmak, örneğin yürüyüş yapmak ya da bir hobiyle ilgilenmek bile zihinsel yenilenmemize yardımcı olacaktır.
Gençken ‘daha vakit var’ diyerek ihmal ettiğimiz sağlık, aslında hayatın en temel parçasıdır. Yaş ilerlediği zaman sağlıklı bir hayat sürebilmek için bugünden itibaren kendimize özen göstermeliyiz. Düzenli egzersiz, sağlıklı beslenme ve rutin sağlık kontrollerini aksatmamak, ileride daha rahat bir yaşam sürmemizi sağlar.
Teknoloji hayatı kolaylaştırdığı kadar bizi yoğun bir koşuşturmaya da hapsedebiliyor. Sosyal medyada geçirilen saatler, aslında bize değil, teknolojiye hizmet ediyor. Bu vakti kendimize geri kazandırmak, ‘koşuşturmacanın’ bir kısmından kaçmamıza yardımcı olabilir.
Geçim kaygısı ve hayat mücadelesi içinde boğulurken kendimize anlamlı zamanlar ayırmak zor görünse de, bu adım, hayatın zenginliğini hissetmek için en önemli adım olabilir. Sonuçta, yaşımız ilerlediğinde geriye dönüp baktığımızda iş görüşmeleri, dosyalar veya faturalar değil; kendimize, sevdiklerimize ve ilgi alanlarımıza ayırdığımız küçük anlar kalacak. Hayatımızda bu değişimi yapabilmek, yaşam kalitemizi artırmanın anahtarıdır.
Unutmayalım, hayat bir yarış değil; biraz yavaşlamak, durup nefes almak ve yaşamın tadını çıkarmak her an elimizde..